151820051054
  Köşe Yazıları
 
24.02.2008

Sabah- atv satışında sorular bitmiyor
(Serpil Yılmaz)


İktidarın gazetelere nasıl baktığını bir zamanlar "yönetici" konumunda olan biri anlatıyor: "Oyumuz yüzde 47, bizi destekleyen gazete yapın 1 milyon satın!"
Ancak AKP'nin yüzde 47'lik oyunun bu tür tiraj rekorlarının gerçekleşebilmesine yetip yetmeyeceği biraz şüpheli. Konumuza geçelim. Geçen hafta Sabah binasında toz duman, göz gözü görmüyor. Son dönemde attıkları "türban karşıtı!" diye yorumlanan manşetler, TMSF'nin Sabah'a atadığı 6 yönetim kurulu üyesinin tepkisini çekmiş.
Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan küçük bir uyarı almış. Kendisine yardımcı olarak Metin Yüksel görevlendirilmiş.
Yüksel, TMSF Sabah'a el koyduğunda, Ahmet Ertürk'ün Star'dan Takvim'e getirdiği bir isim. Kendisinin "cemaate" yakın bir isim olduğu bir sır değil. Babahan da kendisine rağmen yapılan bu atamayı prensip meselesi yaparak istifa etmiş. Bu olay gazete çevresinde oldukça üst düzey bir diplomasiye yol açmış ve Babahan vazgeçmiş istifadan.

Çalık'a ayıp olmuyor mu?
Gazetenin koridorlarına yansıyan bilgilere bakılırsa, Babahan'ın Sabah'taki bir "can dostu", durumdan vazife çıkartıp, yakın ilişkisi olan Cumhurbaşkanı Gül'e konuyu aktarmış. Rivayete göre, Gül de TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'ü aramış.
TMSF'nin Sabah'ın satış sürecinin sonuna doğru yaklaşıldığı bir dönemde böyle bir atama yapması zihinleri karıştırıyor. Bu konuda iki görüş çarpışıyor. Birinci grupta olanlar, TMSF'nin Ahmet Çalık'ın bilgisi dışında bu atamaları yaptığını öne sürüyorlar.
Bu doğruysa, kamu alacağını tahsil için geçici bir süre Sabah'ta görev yapan bir kurumun bu tür atamalar yapması şık değil. 1.1 milyar dolar peşin para ödeyecek olan Çalık'a üst düzey yöneticilerini seçme şansı tanınmaması yakışık almaz.
İkinci grupta olanlar ise TMSF'nin aslında Turkuvaz Genel Müdürü Serhat Albayrak ile birlikte bu transferleri yaptığını söylüyorlar. Bu da bizi başka sonuçlara, yani TMSF-Çalık ittifakının ne anlama geldiği sorusuna götürüyor.
Ancak bence bu soruların bu noktada çok fazla önemi yok. Sabah çatısında "yeddiemin" durumundaki TMSF'nin, yönetime geldiği günden beri sürekli kadrolarla oynaması büyük sorun!

Çalık erteleme istedi mi?
Kanaatimi belirteyim. TMSF'nin Sabah Grubu'nda kalan ömrü iki gün olsaydı, Cumhurbaşkanı kredisini Ertürk nezdinde kullanmaz, Çalık'ı arardı. Çalık ile tanışıklığı yok değil. Bu arada, TMSF'nin Çalık'ın bilgisi dışında hareket ettiği senaryosuna itibar edersek şu ihtimalleri de dikkate alabiliriz:
Birincisi: TMSF 60 günlük ödeme süresi tanıdığı Çalık'ın parayı bulamayacağını düşünüyor olabilir. İkincisi: Sabah ve ATV'de gerçek patron iktidar! Üçüncü olasılık aynı zamanda bir sorudur. Çalık, Ertürk'e gidip "Onay vermek için acele etmeyin, 3 aylık süreyi bekleyin" demiş olabilir mi?
Bu arada, basın çevrelerinde sürmekte olan bir tartışma da, Sabah Grubu'na geçen Mehmet Barlas ve Engin Ardıç gibi önemli isimlerin "transfer ücreti" alıp almadığı...
Eğer Çalık Sabah'ın tapusunu almış olsaydı, bu konu kimseyi ilgilendirmezdi. Ama Sabah'ın yönetimi hâlâ TMSF'de olduğu, yani kritik kararları hala kamu otoritesi aldığı , dolayısıyla harcamalar Türk vergi mükelleflerini yakından ilgilendirdiği için bu soru da ister istemez hassasiyet yaratıyor.

Bugünün yarını var
RTÜK Üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Dadak'ın itirazları üzerine, ihaleyi alan Turkuvaz'a tüzel kişiliğini ve ortaklık yapısını yasaya uygun hale getirmesi için 3 ay süre verildi. Çalık bu durumda ya bankacı olacak, ya da medya patronu.
Bu konuyu dün yazdım. RTÜK üyeleri, bu ihalenin iptali için dava açamıyorlar. Neden? RTÜK'ün CHP kontenjanından yönetiminde bulunan aynı üyeleri, Fox TV'nin sahibi News Corp.'a "Yüzde 25 yabancı hisse oranında muvazaalı işlem yaptınız" diye dava açmıştı.
Yerel mahkeme bu itirazı, "RTÜK karardan mağdur olan kesim değil, onun için dava açamaz" gerekçesiyle reddetmişti.
Bu durumda, kanunlar önünde ihaleye itirazı olan tek kişi var; o da Dinç Bilgin'in ablası Şenol Devrim. CHP'li üyelerin bu çekincelerini anlıyorum. Onlar bir taraftan da Çalık bu işi bitirse diye dua ediyorlar. Bu durumda hiç değilse medya patronluğu kamudan özel sektöre geçecek. Nihayetinde özel sektörün hafızası vardır. Bugünün yarınını da düşünür; er veya geç!

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2008/02/24/yazar/yilmaz.html


10.03.2008

Kriz Türkiye’yi fazla vurmadı

Bizim medyada ‘resesyon korkusundan’ söz ediliyor. Ama esas sorun kredi krizi. Evet... Kredi krizi son günlere kadar Türkiye’yi fazla vurmadı.

Bu durum geçen hafta biraz belirsizleşti. Bizim piyasalar epeyidir tanık olmadığımız bazı hareketlerle karşılaştı. Ama bunlar da aslında sınırlı kaldı.

Mesele önümüzdeki haftalarda bu durumun değişip değişmeyeceğinde.

Kısa bir analizi aşağıda.

Geçen haftaya kadarki etki.

Geçtiğimiz ağustos ayında başlayan kredi krizinin Türkiye piyasaları üzerinde elbette dolaylı bir etkisi elbette oldu.

Ama bir hafta öncesine kadar bizim piyasalara bakın, böyle gelişmelere çok hassas olan ve volatilitesi de her zaman yüksek olan borsa dışında bizim piyasalar dış gelişmelerden fazla etkilenmemişti.

Döviz aslında yerinden kıpırdamamıştı...

Bono faizleri ise TCMB’nin kontrolündeydi. TCMB faiz indirimleri ile birlikte yavaş yavaş geriliyordu.

Yani ciddi bir vukuat yoktu.

Yeni dalga

Geçen haftanın başında uluslararası piyasalarda yeni bir dalganın ilk işaretlerini görmüş... Ve borsalarda kısa vadeli oynayan yatırımcıları tribünlere çekilme konusunda uyarmıştık. (Uzun vadeli giden oyuncular ise ne aşırı iyimserlik ne de aşırı kötümserlikten dolayı portföylerini değiştirmemeli.)

Bu yeni dalga hafta boyunca güçlendi.

Ve özellikle Amerikan bankacılık sektörünü ve batıdaki önemli bazı hedge fonlarını vurdu. Hafta boyunca çok sayıda hedge fonunun havlu attığı söylentileri dolaştı. Ve bunlardan bazı önemlileri de resmen bunu kabullendi. Böyle şeyler oyuncuları çok korkutuyor çünkü hedge fonunun batması geri dönmeyen finansal krediler anlamına geliyor.

Sonuçta dünya piyasaları yine ciddi bir strese girdi.

Türkiye piyasaları da bu yeni dalgadan etkilendi. Örneğin dövizde kabaca yüzde 4’lük bir yükseliş gördük.

Benzer bir hareket YTL cinsi faizlerde de yaşandı. Bunu da en iyi swap faizlerinden izlemek mümkün.

Swap faizleri son bir yıl içinde tanık olmadığımız kadar yükseldi. Kuşkusuz bunda enflasyon rakamlarının beklenenden yüksek çıkması da küçük bir rol oynamıştı. Ama yine de esas neden hafta sonu yaklaştıkça daha da güçlenen yeni stres oldu.

Büyür mü?

Peki, Türkiye piyasalarında geçen hafta tanık olduğumuz bu gelişmeler daha da güçlenir ve içeride de ciddi bir stres yaratır mı?

Şu anda bunun olasılığı düşük gibi görünüyor.

Örneğin ismini vermek istemediğimiz büyük bir Türk bankası geçen hafta sendikasyon arayışındaydı.

Bazı büyük şirketler de çeşitli dış kredi sağlama sürecine başlamıştı. Bütün olumsuz koşullara rağmen bu arayışlar Avrupa para piyasalarınca olumlu karşılandı.

Doğru...

Maliyetler 50-70 baz puanı daha yüksek olacağa benziyordu. Ama bu şimdiki koşullar için makul bir rakam.

Kredi arayışlarının olumlu karşılanması Türkiye piyasalarında büyük bir çalkantı beklenmediğini gösteriyor.

Sonuç


Yine de çok sert bir krizden geçiyoruz ve bu krizin doruğu da henüz görülmedi. Türkiye piyasaları dolaylı etkilense de soğukkanlılığını koruyacağa benziyor.

Ancak rüzgarlar da epeyi sert.

Kaynak: http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=146608


10.03.2008

Bazı ürün ve fiyatların direnişi sürüyor, bir bölümünde ise gerileme eğilim devam ediyor

3 Mart’ta açıklanan rakamlar bazı kesimlerde enflasyona yönelik endişeleri artırdı.

Şubat ayı enflasyonu yüzde 0.40-1.0 arasında bekleniyordu, yüzde 1.29 oranında çıktı. Böylece yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 9.10, ÜFE’de ise 8.15 oldu. Merkez Bankası’nın yüzde 5’leri hedeflediği dikkate alındığında, oranın ne kadar yüksek olduğu daha iyi ortaya çıkıyor.

Enflasyonun yüksek çıkması, bunun önümüzdeki dönemde aynı hızda devam edeceği anlamına gelmez. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artışın etkisinin azalmasıyla birlikte düşüş eğilimi birkaç ay sonra hızlanacaktır.

Fakat enflasyonda bazı ürünlerin fiyatlarındaki katılığın önemini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bunların başında kira geliyordu. Son ayda Merkez Bankası, kira artışlarında bir yavaşlama olduğuna dikkat çekti. Bu çok iyi haber… Ancak, hala bazı ürünlerde ‘fiyat katılığının’ olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü, bazı ürün ve hizmetler, genel fiyat artışının çok çok üstünde artış sergiliyor.
Son 6 yıldan çıkan dersler

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye’deki fiyat artışlarını 2003 yılına kadar 1994 bazlı bir endeksle açıklıyordu. 2003 yılında enflasyon sepetini değiştirdi, bazılarını çıkardı, onların yerine yeni ürün ve hizmetler koydu. Bu dönemden sonraki fiyat artış eğilimini analiz edince, çok önemli ip uçlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Bir defa bazı ürün ve hizmetlerde ‘Fiyat katılığı’ ve ‘düşüşe direnme’ konusu dikkati çekiyor.

Durumu daha iyi algılamak için, önce 2003 Şubat-2008 Şubat döneminde enflasyonun yüzde 54.7 oranında arttığını belirtmek gerekiyor. Bunun üzerinde, hatta bir hayli üzerinde fiyat artışı gösteren ürünler, ‘düşüşe büyük direnişe’ devam ediyorlar.

Çek ve senedi ölçüsüz kullananlar Şimdi bunalımın eşiğine geldiler

Geçen hafta Cuma günkü yazımda ‘Ekonomik döngüdeki yavaşlamayı’ ele almıştım. Orada piyasalardaki durgunluğun bu kez ciddi olduğunu vurgulamış, başka rakamlarla birlikte ‘çek ve senet’ istatistiklerine dikkat çekmiştim. Yazı yayınlandıktan sonra epey mesaj aldım, dışarıda karşılaştığım okurlardan görüşler dinledim. Okuduklarım ve dinlediklerimden birkaç konuyu paylaşmak istiyorum:

-KOBİ’ler ve esnafta ciddi bir durgunluk sorunu yaşanıyor. Para trafiği ciddi şekilde yavaşlamış durumda.

-Paranın yerini önemli ölçüde senet ve çek almış. Ancak, çek ve senet biraz ‘ekmek peynir’ gibi kesiliyor. Sıkışan esnaf ve KOBİ patronu, nakit akışını dinlemeden senet veriyor, çek yazıyor. Bunun ‘karşılıksız para’ olduğu bilinci pek yaygın değil.

-Bazı okurlar, hem çek tahsil edememe hem de karşılıksız çek yazma sorunu ile karşı karşıya… Bir bölümü ‘hapis cezası’ tehdidi altında. Örneğin, Burak Aydoğdu, 2006 yılında iflas etmiş. Elindeki çekleri paraya çeviremeyince, yazdığı çekler nedeniyle hapis cezası alacağını söylüyor. Şimdi 450 YTL ile bir yerde çalışıyormuş. Talebi bu konuda bir af çıksın.

-Şahin Serçe, babasının elindeki senet ve karşılıksız çekler nedeniyle iflasın eşiğinde olduğunu yazmış.

-Bir başka okur, ‘Bulunduğumuz sanayi sitesinde bazı günler siftahsız dükkan kapatıyoruz’ diye şikayet etmiş ve eklemiş: ‘Her şey yolunda diyenler başka ülkede yaşıyor galiba.’
Bütün mesajları yazmak mümkün değil. Ancak, bir sorun olduğu ortada… Protestolu senet ve karşılıksız çek rakamları da bunu destekliyor. Belki hükümetin bu cepheye biraz daha özenli bakması bir çözüm olabilir.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8419023.asp?yazarid=254&gid=61&sz=89338

 
 
  Bugün 9 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol